Uzun yıllardır Anadolu’da yapıldığı bilindiği gibi, Asurluların baklava gibi bir tatlı yaptıkları da kayıtlarda yer alıyor. Ancak bu tatlı, iki hamur arasına kuru meyvelerin serpiştirilip fırında pişirilmesiyle yapılıyor. Bugün bildiğimiz türdeki baklavaya ise, ilk olarak Şam’da rastlanıyor. Şam’dan Şanlıurfa’da, oradan da Anadolu’nun diğer kentlerine nasıl geldiği, nasıl yaygınlık kazandığı ise bilinmiyor.
Baklavayı her kim Şanlıurfa’ya getirmiş ise Şanlıurfa’da baklava yufkaları çok daha ince açılır olmuş, bölgede yetişen kaliteli fıstık ise lezzetine lezzet katmış. Daha sonraları ünü Osmanlı sarayına kadar uzanmış. Halk arasında olduğu gibi bayramlarda, düğünlerde ve özel kutlamalarda sofralarda yer alır olmuş. Hatta baklava yapımı o kadar ciddiye alınmış ki, 17. yüzyıl sonlarında Baklava Alayı oluşturulmuş.
Mehmet Kâmil tarafından 1844 yılında kaleme alınan, ilk basılı Türkçe yemek kitabı olan Melceü’t-Tabbahin’in (Asçıların Sığınağı) altıncı bölümünde beş çeşit baklavadan söz ediliyor ve tarifi veriliyor.
Bunlar;
Ancak tüm bu ülkelerle Türkiye’de yapılan baklava arasında çok önemli bir fark bulunuyor, o da yufkanın kalınlığı. Türkiye’de iki çeşit yufka bulunuyor. Bir tanesi börek yapımında kullanılan tuzlu, orta incelikteki yufka. Diğeri ise baklava yufkası. Türkiye’deki baklava yufkası o kadar ince ki havaya kaldırdığınızda, karşınızdakini neredeyse tam anlamıyla görebiliyorsunuz. Oysa diğer ülkelerde börek yufkasına yakın kalınlıkta olan bir yufka kullanılıyor.